Ritim Körlüğü

       Herhangi bir sahnenin ortasında ya da bir sokakta, ya da küçük bir evin küçük bir odasının ortasında ellerini , kollarını , bacaklarını veya başını sürekli değişen yönlerde hareket ettiren insanların maruz kalacakları ilk önyargı yüksek ihtimal ile şudur ; yazık, deli herhalde. Yüksek ihtimal. İkinci ve daha az yüksek bir ihtimal ise şudur ; kişinin kafasında kendine has bir müziğin ritmi dönüp duruyor. Karşıdakinin duyamayacağı, uyamayacağı tarzda bir ritim. Tüm bu uyulamayan yahut duyulamayan ritimlerin neden olduğu ilk tepki, karşı taraftakinin oldukça kısa sürede kafasında oluşan seri önyargılardır. Dansı anlamsız bulur; o kol ne öyle , o başını niye o yöne çevirip duruyor , o bacağını neden kaldırdı… Ritim körlüğü işte bu anlama gelir. Çoğu zaman gerçekleştirilen eylemlerin, paylaşılan fikirlerin , karşılaştığımız olayların hepimizin kafasında önce bir araya gelen bir ön sürümü olur. Her davranışın altında yatan bir iyi bir de kötü nedeninin olduğunu düşündüğümüz zamanlarda hiçbir zaman o kendine has ritimlere kulak veremeyiz. Ya tarzımız değildir, ya sesi bizim için fazla yüksektir, ya kendimizi kaptırmaktan çekinmişizdir. Nihayetinde dans edenin aklının yerinde olmadığını düşünmek de oldukça doğal bir duruma dönüşür. Kulaklarınızı ne kadar açarsanız , o kadar çok ritimle tanışırsınız. Beden ve ruh , paylaşımdan beslenen iki değişmez gerçekliği tecrübe edebilecek yegane şeylerdir ; yalnızca birlikte anlaşılabildiklerinde . Seyretmek ve yorumlamak her zaman kolaydır, görünüş , aldanışın en somut halini avuçlarınıza kolayca bırakır. Bir ayakkabı , bir bakış , bir yürüyüş.. içinde ses olmayan her görüntü , asla netleşmeyen bir sahne olarak öylece karşınızda tekrar edip durur. O sahnenin nasıl çekildiğini , hangi açıdan en güzel ışığı yakalayıp da öyle bir görüntü elde edebildiğinizi anlamak için , bunu anlatacak sese kulak verebiliyor olmak gerekir. Bazen sahne kapkaranlık olur , ve bundan ibaret olduğunu düşündüğünüz her saniyede, sesi açtığınız vakit duyduğunuz şey bir şiirin , o dansa, o görünüme ait yaşamın sırlarını içinde tutan bir şiirin ritmi olabilir. Etraftaki onca karanlık görüntü (kişi) , belki de sesi yeterince açamadıkları için, ya da açıldığında ritimlerine ayak uydurmaktan geri durulduğu, kaçınıldığı için anlaşılmaktan uzak şekilde bir köşede mücadele vermek zorunda kalabilir. Ritim körlüğü , en çok bolca hikaye ve o hikayelerin müziğini dinlemekle derecesini alçaltabilen bir tedaviyi benimser. Tedavinin görevi ; fevri yargılardan uzaklaştırmaktır. Kıyafet yargısı, inanç yargısı, ideoloji yargısı, ırk yargısı, maddiyat yargısı, tahsilat seviyesinin yargısı vb. bir sürü kategorinin içinde kendine özgü ritmini duyurmayı ve kulak verilmeyi, hak eden bireyler vardır. Elbette herkes her hikayeye aynı ölçüde adapte olacak diye bir zorunluluk yoktur. Kiminin ritmi kimine çok durağan , kimine fazla hareketli gelecektir. Önemli olan , tüm önyargılarımızın bir adım ötesinde kulak verebildiğimiz farklı ritimlerle kendimize bir demet yapabilmek, o ritimlerle ufkumuzu genişletebilmek, ve bir gün zamanı geldiğinde kendi müziğimizi duymak isteyen birine sesimizi açabilme cesaretini gösterebilmektir. Aksi takdirde, Nietzche’nin dediği gibi ‘’Müziği duyamayanlar, dans edenlerin deli olduğunu düşünür.’’



Yorumlar

Popüler Yayınlar