Dünyanın Bütün Sabahları Geri Dönüşsüzdür

   Başlık Fransız bir atasözü. Geçenlerde bulunduğum bir derste hoca birden bire tahtaya yazıverdi bu sözü. Bazen güne başlarken hangi işaretle ,hangi bizi ayıltacak gerçekle nerede karşılaşacağınızı kestiremiyoruz. İşte bu cümle günün geri kalanında, akşam yastığa başımı koyana kadar aklımın bir köşesinde dikildi durdu, yüksek sesle tekrarladı kendini. Dünyanın bütün sabahları demek ; kişinin gençliğini temsil eden dönemine tekabül ediyormuş. Gençken yaptığın hataların hiçbirinin geri dönüşünün olmayışı da ; geri dönüşsüzdür kısmının temsili… Yaşamın hangi anında olursa olsun, gençlik ve yaşlılık , fark etmeden maruz kalmaya mecbur olduğumuz tek özellik bu halbuki ; hata yapabiliyor olmak. Rahatsız edici ama öyle olduğu kadar da dengeleyici bir özellik olarak var olmaya devam ediyor. Yoksa arasında sıkışacağımız bambaşka bir özelliğin baskısı altında erir hale geliyoruz ; mükemmellik. Hatanın nerede karşımda dikileceğini , nerede ona kırmızı ışık yakacağımı, nerede kocaman zincirleme bir kazaya sahip olacağını bilsem bile geç emri vereceğimi bana sunma özgürlüğünü tartışabilir miyim? Tartışamayabilirim, ama uzlaşabilirim. Kişi kendiyle uzlaşacağı, kendi hatalarıyla ve kusurlarıyla uzlaşacağı bir mihenk taşı edinmediği sürece zincirleme kazalara geç emri vermeye mahkumdur. Tüm bu denge ve düzen anlayışı. Uzlaşmanın bu kadar kilit bir kelime oluşundan kaynaklanıyor. Bu şekilde karşıt ve zıtlıkların sindirilmesi değil , yan yana durduklarında birbirlerini yok etmiyorlarsa orada bulunmaları bir hediye haline geliyor. Uyum , uyuşmazlıkların gölgesinde dinlenen ve ona kendini emanet edebilecek bir halde görünene kadar geçmesi gereken yolların yok edici değil de sınırlarının farkında olan alternatifleri başarıyla denemedikçe var olamıyor. Birine yahut en başta kendi zıtlıklarına bu gölgenin teminatını vermeden önce tam anlamıyla o ‘’kendi’’ ile tanışmak her zaman en doğrusu. Önce kendi zıtlıklarıyla dengede durmayı başarabilen birisi için tüm sorunlar zaten önceden kendindeki mükemmel olmayan şeylerin farkındalığıyla yalnızca birer tümsek olarak görünmeye başlıyor. Bu tümseklerin aşılması kolaydır demek yanlış olur. Kimi zaman aşina olunmayan tümseklerin varlığıyla baş etmek için en tepeye tırmanınca kendini aşağıya bırakmak yerine tepede biraz dinlenmek mecburiyeti de doğuyor. Dolayısıyla hata demek, onu yapabileceğini ve karşılaşabileceğin tümseklerin antremanını kendi içinde gerçekleştirebildiğin sürece, geri dönüşsüz bir sabahtan ziyade, ertesi sabah için önünde sıralamaya cesaret edeceğin bir avantaja dönüşebilir. Ölçülebilen ve kıymeti bilinmesi gerekn yalnızca şimdiki zamandır. İzlenimlerimiz , geçmiş hatalarımız, geleceğe gebe olan diğer başka olumsulukların hepsi bir amaç ve bir şeyi yüksek sesle duyurabilmek için var oldular, var oluyorlar ve var olmaya devam edecekler. Önemli olan, siz hangi hatanızın elinden sıkı sıkı tutmak ve onu bir hikayeye dönüştürmek istiyorsunuz, kendinize bunu sormak.


Yorumlar

Popüler Yayınlar