Bireyde Felsefi Oluşum Süreçleri : Atomculuk Vs. Bütüncülük

       İnsanın, birey olduğunun bilincine vardığı ilk aşamadan itibaren geçirdiği süreç boyunca çevresini ve başkalarını anlama edimi, varoluşunun büyük bir bölümünü kapsar. Şekil almaya ve evrimleşmeye müsait bir üst benlik durumu içerisinde yetişen insan, diğer canlılardan farklı olarak çevresini hem nesnelleştiren, hem kendinin dışına çıkıp, kendine kuş bakışı bakabilen bir tarafa da sahiptir. Bu onu , evrende kurulacak hayali bir piramidin üzerinde, var olduğu uzay zaman içerisinde diğer tüm varlıkların en tepesine yerleştirmeye yetecek bir ayrıcalıktır. Ait olduğu bir toplum, aile ve diğer etkenlerin içerisinde bir çevrede yetişirken kendilik bilincine şahit olduğunda bu aynı zamanda bir benlik inşa etme girişiminin de başlangıcı kabul edilebilir. Peki benlik, insanın inşa edip , bazı yönelimler ve bazen de maruz kaldığı mecburi dış bir takım etkenler neticesinde, tamamen özgür bir seçim ve deneyimler bütünü olabilir mi? Bir bireyi diğerlerinden tamamen farklı kılabilecek yorum ve deneyimler edinmek mümkün müdür? Toplumlar oluşurken ve yapılanırken, tek tek her bireyin bu topluma etki ettiği, özelin sahip olduğu bir takım niteliklerin genelin çerçevesini ve sınırlarını çizdiği fikrini benimseyen görüşün kendisi, atomculuk olarak isimlendirilmiştir. Nasıl bir bütünden parçaya doğru gidilen yolculuk esnasında yapı taşı olarak kabul ettiğimiz atomlarda ve onların hareket ve dizilimlerini esas alarak parça- bütün anlayışını inşa ediyorsak, toplumsal herhangi bir yapıyı eleştirmek ve incelemek istediğimizde de aynı bakış açısını benimsememiz gerektiğini , atomculuk fikri ile açıklarız. Atomculuk, öznel tavırların ve seçimlerin, toplumun bütününü etkilediğini var sayar. Bu bakış açısı, benliğin kendisini de aynı zamanda psikolojik bir atoma benzetir. Benlik, oluşurken ve gelişirken , kapalı, izole ve dışarıdan etkilenmeyen bir yapı içerisinde korunur. Peki gerçekten de her birimiz zannettiğimiz gibi kendi izole benliklerimiz içerisinde her türlü dış yönelimden uzak olarak kendi içimizde kitli varlıklar mıyız? Her birimiz diğerinden farklı ve ayrı bireyler olarak, kendi kapalı tutumu dahilinde eşsiz bilinç durumlarına sahip, temelde bambaşka ve özgür seçimler yapabilen birer atom gibi ayrı mıyız? Böyle bir düşünceyi kabul ederken , benliğin kendi izole durumu içerisinde kalması belli koşullarda mümkün olsa bile , başkalarıyla iletişime ve temasa geçtiğimiz her noktada bu eşsiz bilinç durumlarından ödünler vermeye başlarız. Bugün aldığımız öznel ve dış etkilerden yoksun kararlar yarın değişim geçirebilir. Ve bu değişimleri yaparken de , tamamen farklı seçimler karşısında yine kendimiz olarak kalmaya devam ederiz.
Baştan belli bir biçimde kabul ettiğimiz bir çok şey bizim biz olabilmemizin zorunlu koşulu değildir.
(Fray 2001) Benliklerimiz kendi içerisinde bir çok imkanın bir arada bulunduğu unsurlar, bir imkanlar bütünüdür. Onlar, dış dünyada karşılaştığımız diğer nesneler, bitkiler yahut karıncalar gibi ne iseler o olmalarının içinde var olup giden varlıklar gibi değillerdir. Benlik, kendinin dışına çıkabilir, kıyaslama yapabilir, gözlemleyip yorum getirebilir ve tüm bunlardan kendine ait yeni bir yönelim türetebilir. Yani , kişi, kendi benliği içerisinde aslında kendisinden başka biri olabilme imkanına ve gücüne sahiptir. Atomculuk, bazı noktalarda bu anlayışa ters düşen önermeler taşısa da, her bireyin kendi oluşum sürecinin öznesi oluşunu desteklemekle bu fikri güçlendirir. Atomculuğun tam zıttı bir yerde duran Bütüncülük anlayışı ise, tüm bu bireysel ve izole olmuş seçimler karşında bireyin toplumdan ayrı ve bağımsız bir var oluşa sahip olmadığını var sayar. Bütüncülüğe göre, kişiyi ve seçimlerini etkileyen , ona yön veren şey toplumun kendisidir. Ve kimse bu yönlendirmenin dışında ve bağımsız olarak bir kimlik inşa edebilme imkanına sahip değildir. Yani siz toplumu değil, toplum sizi şekillendirir. Seçimlerinizde sahip olduğunuzu zannettiğiniz özgürlük yanıltıcı ve gerçeklikten uzaktır. Bu anlayışa göre sizler, toplumun kendini temsil etme ve açıklaması söz konusu olduğunda sadece birer araçsınız. Fakat bu iddiaların ötesinde bütüncülüğün prensiplerinin gerçeği yansıttığı durumlar birbiriyle çelişen pek çok örnekle birlikte değişkenlik gösterdiği kanıtlanmış durumlardır. Nihayetinde bizler, toplumun çıplak yansımaları olan araçlar olarak var olmayız. Kültür de , toplum da üyelerini kalıplara sokmak için ayrı ayrı çalışan işlevsel kalıplar değillerdir. Toplum ve birey , toplum ve kültür birbiriyle etkileşim içinde ve birbirini inşa eden şeylerdir. Bizler aktörler olarak kültürleri uyarlar ve ve uyarladığımız seçimler içerisinde etkileşime geçeriz. Şunu unutmamak gerekir ki hiçbir toplum ya da kültür, bünyesinde barınan kişilerin tek bir bakış açısı veya yansıması olacak şekilde yetişmesini sağlayan kapalılık ve sabitliğe elverişli değildir. Bu , bireyin tek başına olan yolcuğundan toplumsallaştığı aşama ve daha sonrasına kadar genişleyen sonsuz bir imkanlar bütünüdür. Sonuç olarak atomculuk ve bütüncülük, bireyin seçim ve yönelimlerini açıklamak için ayrı ayrı yeterli bakış açıları değillerdir. Atomculuk benliği ve bireyi diğerlerine ihtiyacı olmayan tamamen izole bir sistem içine yerleştirmeye çalışırken, bütüncülük ise bireyi tamamen toplumun şekillendirdiği kısıtlanmış bir benlik anlayışıyla temsil etmeye çalışıyor. Fray, Brian. Çağdaş Sosyal Bilimler Felsefesi içinde, yazan BRIAN FRAY. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2001.




Yorumlar

Popüler Yayınlar